0

Bebeğimizin Sosyal Becerilerini Nasıl Geliştirebiliriz?

Dr. Koray Karabekiroğlu’nun da dediği gibi neredeyse tüm anne babalar çocuklarının sosyal ilişkiler kurmasını, çok sayıda arkadaşı olmasını ister. Öte yandan, bu arkadaşlıklarda kendi haklarını savunabilmesini, diğer çocukların olumsuz özelliklerinden etkilenmemesini ve olumlu yanlarını örnek almasını arzu ederler. Zaten sosyal işlevsellik düzeyi, ruh sağlığının temel niteliklerinden biridir. Girişken, kendine güvenli, sosyal aktivitelere katılan çocuklar daha çok sevilir.

Sosyal etkileşim ve birlikte zaman geçirmeyle ilişkili kuralların öğrenilmesinde kardeşlerin rolü büyüktür. Hayatın ilk yıllarında akranlarla bir araya gelebilmek sosyal gelişim için kaçınılmaz bir öneme sahiptir. Çocuğun gelişim düzeyine ve bireysel özelliklerine uygun bir yuva ortamı da çok faydalı olacaktır.

Sosyal etkileşim örüntüsü hayatın ilk yıllarından itibaren şekillenmeyle başlar. Özellikle hayatın ilk yıllarında anne ve babayla kurulan karşılıklı sosyal ilişki gelecekte kurulacak ilişkilerin ön hazırlığı ve provası niteliği de taşır.

Erken yaştan itibaren “kurallı oyunlara katılmak”, “sırasını beklemeyi öğrenmek” , “sırası geldiğinde kendi rolünü, ödevini uygun şekilde ortaya koyabildiğini fark edebilmek”, ” sosyal oramda diğer bireyler gibi var olduğunu, bir birey olduğunu görmek”, “olanakların sınırsız olmadığını ve paylaşmanın da gerekli olduğunu görmek”, “bazı işlerde birlikte çalışmanın daha zevkli ve kolay olduğunu görmek” vb. için çocukların akranlarıyla düzenli ve sık aralıklarla bir araya gelmesi gerekir. Bu birlikteliklerin de mutlaka eğitimli bir gözetmenin kontrolünde olması gerekir.

sosyal beceri ile ilgili görsel sonucu

Müsamere, tiyatro vb. etkinliklerde rol almak da çocuk üzerinde çok olumlu etkilere sahiptir. Önemli olan her çocuğun bireysel farklılıkları, güçlü ve zayıf yanları olabileceğini bilmek ve buna yönelik geliştirmektir.

0

Çocuklarda Yabancı Dil Öğrenimi

Don't care about the names, but I definitely need this little girl in my law school library. SHHHH!:      ♥ Little girl talking on phone:

Çocuklar yabancı dili nasıl öğrenir?

Çocuklar büyürken doğal süreçler içinde kendi ana dillerini öğrenirler. Dil becerisi, öncelikle duymakla ilgili bir durumdur. Çocuk duymaya başladığı andan itibaren dil gelişimi de başlar. Anne karnındaki bebeğin iç kulağı, yani duyma organı pek çok organdan daha önce gelişimini tamamlar.

6 aylık bebekler anne karnında, annelerinin sesleri ile hareket edebilir hale gelir. Yani bebek daha doğmadan anadili ile tanışır. Çocuk, anadilinin konuşulmadığı bir ülkede yaşıyor olsa bile, dil gelişiminin tüm evreleri içinde anadilini mutlaka duyması ve geliştirmesi gerekir.

İnsan beyni dil öğrenirken ilginç bir yöntemle 8-9 yaşına kadar anadilini beynin anadil bölgesi olarak tanımlanan bir bölgesine kaydeder. Anadilin ilgili bölgeye işlenip kaydedilmesinden sonra öğrenilen diğer diller artık farklı bir bölgeye yerleştiriliyor. Bu yüzden yaş ilerledikçe dil öğrenmek daha zorlaşıyor ve daha çabuk unutuluyor.

Çocuklar yaklaşık iki yaşına kadar az sayıda sözel ifade kullanıyor fakat her şeyi beynine kaydediyor. 4-5 yaşına geldiğinde ise dili kullanma becerisini kazanıyor.

Küçük yaşlardaki çocuklarda yabancı dil öğretimi sırasında hem kendi anadilinde hem de öğrendiği ikinci dilde bazı gecikmeler yaşanması normal olarak karşılanmalıdır.

Bu gecikmenin sebebi, yaşı küçük çocukların aynı kelimenin farklı dillerdeki karşılıklarını hemen hemen aynı zamanda öğrenmesidir. O nedenle dil öğreniminde en önemli kural, ailenin çocuğun konuşma çabalarını pekiştirmesi ve desteklemesidir.

Yabancı dil eğitimi kaç yaşında başlamalı?

Çocuklara yabancı bir dili öğretmenin kesin bir kuralı ve yaşı yoktur. Ancak yabancı dil eğitimine 3 yaşından önce başlanması dilin öğrenilmesini kolaylaştırıyor. Genellikle bir dilin etkin bir şekilde kullanımı 4 yaş itibariyle mümkün oluyor ancak 3 yaş öncesi çocuklar bir yabancı dile ne kadar fazla maruz kalırlarsa bu dili konuşmaları o kadar hızlı oluyor.

Doğumdan itibaren yabancı dil eğitimi, en azından bebeği öğretilmek istenen dile maruz bırakarak, onunla konuşarak ve müzik dinleterek başlatılabilir. Bebeklere söylenebilecek ya da dinletilecek İngilizce ninni bile onların dili hafızasına kaydetmesini sağlar.

İngilizce eğitime küçük yaşta başlanmasa bile, çok geç kalınmış sayılmaz. Dil öğrenme yeteneği ilerleyen yaşlarda da devam eder. Örneğin, 5 yaşına kadar bir çocuk yabancı dil konuşulan bir okula gönderilirse, daha önce dil öğrenmeye başlayan çocuklarla arasındaki farkı hızla kapatabilir.

Ergenliğe geçmeden önce yabancı dille tanışan çocuklar, bu yabancı dili sürekli ve düzenli şekilde yaşamına sokarsa, aksansız şekilde anadili gibi bu dilleri konuşabilir.

Bir çocuğun bebeklikten 3 yaşına kadar olan zamanda çevresinde sürekli olarak konuşulan dili, ergenliğe kadar olan zaman diliminde, öğrenmeye yatkınlığı sürer. Ayrıca öğretmeye başlanılan diğer dillerin çocuğun yaşamındaki sürekliliğini sağlamaya da özen gösterilmelidir.

Anne babanın farklı anadili konuşuyor olması çocukta dil sorunu yaratır mı? Çocuk iki anadili aynı anda nasıl öğrenir?

Anne ve babası farklı ana dillere sahip çocukların doğumdan itibaren iki dile maruz kalmasının hiçbir zararı yoktur. 0-3 yaş arasındaki bebeklerin bile anadili dışında bir yabancı dile maruz kalırsa “aynı anda öğrenme” denilen yöntemle her iki dili de öğrenebilmesi mümkündür. Bebeklikten 3 yaşa kadar olan süreçte düzenli şekilde 2 ya da daha fazla dile maruz kalan çocukların bu dilleri öğrenme şekline “aynı anda öğrenme” denir. Bu duruma otomatik öğrenme de denilebilir.

5 yaşından önce ikinci dile maruz kalma, beynin dili öğrenme mekanizması açısından daha doğal bir süreç yaşaması anlamına gelir. Bu çocuklar beyinlerine iki dili de kodluyor ve iki dil arasında kendiliğinden geçiş yapabiliyor. Üstelik çocuk hangi ebeveyniyle hangi dili konuşacağını bilerek konuşuyor ve dilleri birbirine karıştırmıyor.

Eğer bir bebekle düzenli ve tutarlı şekilde ikiden fazla dil konuşuluyorsa, bebek belirli bir yaşa geldiğinde bu dillerin hepsini anlama ve kullanma kapasitesi ortaya çıkar. Burada önemli olan nokta, çocukla iletişimde olan kişilerin dilleri düzenli ve tutarlı şekilde konuşmasıdır. Bu yaklaşım,“tek ebeveyn tek dil” kuralıyla özetlenir. Çocukla iletişimi olan kişilerden her biri tek bir dili benimsemeli ve çocuğa hitaben yaptığı konuşmalarda diğer dile geçmeden hep bu dili konuşmalıdır.

Diğer ebeveyn de çocukla iletişimini daima kendi benimsediği diğer dilde devam ettirmelidir. Bu şekilde karışıklık durumu engellenir ve çocuk sağlıklı şekilde, sunulan tüm dillere hâkimiyet sağlayabilir. Yapılan araştırmaların ortaya koyduğu sonuçlara göre, 2 yaşındaki bir çocuk aynı anda 4 ayrı dili öğrenme becerisine sahip oluyor. Bazı görüşlerin aksine son araştırmalar çocukların hiç zorlanmadan ve her bir dili kendi gramer yapısı içinde, kendi akustiğiyle öğrenebildiğini ve dilleri asla birbirine karıştırmadıklarını gösteriyor.

Çocuğun ikinci dili doğduğu andan itibaren duyması için yabancı bakıcı tutmak doğru bir tercih mi?

İkinci dilin çocuğa verilebilecek en erken dönemde verilmesi, dilin öğrenilmesi açısından önemlidir. İkinci bir dili en kolay ve doğru yollarla öğrenmeleri için 6 yaş öncesinde o dil konusunda eğitime başlamak avantaj sağlayabilir. Bu dönem çocukların dinleme becerilerinin en esnek olduğu, öğrenmek için en fazla istek ve merak duydukları ve motivasyonlarının da en yüksek olduğu dönemdir.

İkinci bir dilin gelişimi açısından bu dönemi değerlendirmek çok yararlı sonuçlar verir. Şarkılar, şarkılı oyunlar, parmak oyunları çocukların ikinci bir dili öğrenirken işlerini kolaylaştıran yöntemlerin başında gelir. İkinci dil eğitimini çocuğa kimin vereceği konusu aileyi düşündüren konular arasındadır. İkinci dilin, anadili o dil olan biri tarafından verilmesi en idealidir. Çocukların aksanı olan bir kişiden o dili duymaları ve öğrenmeye çalışmaları ideal bir durum değildir. O aksana alışarak dili öğrendikten sonra anadili olan bir kişiden duyduklarında söylenenlerin anlamını kavramaları zor olabilir. Dili öğrendikten sonra farklı aksanları duyması yararlıdır, anlaması da daha kolaydır.

Yabancı bir bakıcının çocuğa en büyük katkısı iyi bir dil eğitimini de beraberinde getiriyor olmasıdır. Çocuğunun dil öğrenmesini isteyen anne babalar için farklı bir yol olan yabancı çocuk bakıcı seçimi çiftleri zorlasa da, çocuğun geleceği için faydalı olabiliyor.

Anne baba ile farklı bir dilde ya da aksanda konuşan bakıcı çocuğun anadil gelişimini nasıl etkiler?

Öncelikle birden fazla dilin olması konuşma ve dil bozukluğuna yol açmaz. Çok sık olmasa da iki dilin birden kullanımına bağlı olarak konuşma gecikmesi denilen bir tür konuşma geliştirememe ya da konuşma becerisinin kendisinden beklenen düzeyin altında olması durumuna neden olabilir. İki dili eş zamanlı olarak öğrenen çocuklarda bu belli bir ölçüye kadar normal kabul edilir. Bu nedenle bu çocukların dikkatle izlenip gelişimlerinin takip edilmesi önemlidir. Eğer çocukta konuşma gelişiminin gecikmesi yaşanırsa bir uzmana danışılmalıdır.

Anne babayla aynı dilde fakat farklı bir aksanda konuşan bakıcı, çocukta kafa karışıklığına neden olabilir. Çocuk en fazla duyduğu dili ve aksanı öğrenme eğilimindedir. Çocuk anne babasının aksanını 3 yaşına kadar kavrar. Bu yaştan sonra farklı aksanlı bakıcı çocuğun aksanında çok fazla değişikliğe yol açmayabilir. Fakat doğumundan itibaren anne babadan farklı bir aksanla konuşan bakıcıyla çok fazla zaman geçiren çocuk, bakıcının aksanını alabilir.

Çocuğun yabancı dil eğitiminde anne babalar genel olarak nelere dikkat etmeliler?

Dil öğrenmenin zeka ve hafıza gelişimi açısından ciddi yararları vardır. Gerek kendi ana dilini öğrenirken gerekse başka bir dili öğrenirken ailenin tutumu son derece önemlidir. Tek ihtiyaçları sadece biraz desteklenmek olabilir. Aile dil eğitiminde özellikle şu noktalara dikkat etmelidir:

• Çocuğa yaşına uygun dil eğitimini verin.

• Bunun için öğretilecek dili iyi bilen bir kişiyle çalışın.

• Önce oyunlarla dil öğretimine geçin.

• Bir dil öğrenmeye çalışan çocuğa o dili bilmiyorsanız asla müdahale etmeyin.

• Olayı bir ders gibi görmeyin ve asla ders gibi çalıştırmayın.

• Bir dil konuşularak öğrenilir. Konuşurken yanlışlar yapılacağını da unutmayın.

• Küçük öykü kitaplarıyla dil gelişimine destek verin.

•Günlük kısa programlarla başlayın. Daha başında yabancı dilden soğumasına sebep olmayın.

• Dil yavaş yavaş öğrenilir ve önce uzun süre alıcı dil belleğine kaydedilir. Bir anda öğrendiklerinin size geri dönmesini beklemeyin.

1

2 Yaş Gelişim Özellikleri

Herkese merhaba ! 1 yaş gelişim özelliklerinden bahsetmiştim. Şimdi 2 yaş gelişim özelliklerinden bahsedeceğim. Yakın bir zamanda da Türk çocuklarında doğumdan beş yaşa kadar normal boy ve kilo aralıklarını içeren bir tablo hazırlamayı düşünüyorum. Hazır olunca sizlerle de paylaşacağım. 🙂

il_570xN.597409877_fft3.jpg

YAŞ GELİŞİM ÖZELLİKLERİ

 – Fiziksel Gelişim Özellikleri –

fiz gel.jpg

Kız Çocukları

Kilo

2 yaş : 9.2 – 15 kg arası

2.5 yaş: 9.9- 16.3 kg arası

Boy

2 yaş : 76 – 95 cm arası

2.5 yaş : 81 – 100 cm arası

Erkek Çocukları

Kilo

2 yaş : 9.1 – 15 kg arası

2.5 yaş : 10.3 – 17 kg arası

Boy

2 yaş : 77 – 92 cm arası

2.5 yaş : 83 – 100 cm arası

 – Psiko-motor Gelişim Özellikleri – 

f174b4aae76aad2200f1275c370dd6b7

  • Koşar, zıplar, atlar, tırmanır, sürekli hareket eder.
  • Tek başına merdiven inip çıkar.
  • Ayak ucuna basarak yürüyebilir.
  • Üç tekerlekli bisiklete binebilir, pedal çeviremeyebilir.
  • Legoları takıp çıkarabilir.
  • Ellerini yıkayıp kurulayabilir.
  • Düğme ilikleyebilir.
  • Yuvarlak, dik çizgileri kopyalayabilir.
  • 3-5 küpü üs üste koyabilir.
  • Büyük butonları açıp kapatabilir.

 – Zihinsel Gelişim Özellikleri – 

  • Yaratıcıdır, hamurdan top yapabilir.
  • Parça bütün ilişkisini anlayabilir.
  • Küplerden köprü yapabilir.
  • Bir rengi tanıyabilir.
  • Yer bildiren sözcükleri anlayabilir.
  • Nesne ve canlıların durumlarını anlayabilir.
  • İki nesneyi değişik özelliklerine göre sıralayabilir.
  • Zıtlık ve benzerlikleri bulabilir.
  • Alternatifler arasında seçim yapamaz.
  • Dikkat süresi çok kısadır.

Dil Gelişimi Özellikleri

  • Tek sözcükler ve basit cümlelerle konuşabilir.
  • Basit emirlere uyar, basit sorular sorabilir.
  • Adını, soyadını söyleyebilir.
  • Üç ve daha fazla sözcüklü cümleler kurabilir.
  • Çoğul sözcükler kullanabilir.
  • Konuştuğu anlaşılır.
  • Dil bilgisi hataları sıklıkla yapar.
  • Çoğul ve tekil kavramları karıştırabilir.
  • Anlamsız tekrarlar yapabilir.
  • Abartılı konuşmaları sever.
  • Her geçen gün hızla yeni sözcükler öğrenir. Öğrenmesi için sözcükleri bir kere duyması yeterlidir.
  • Yaklaşık 300-400 sözcük hafızası vardır.
  • İki aşamalı direktifleri takip eder.
  • ” Neden ” soru tipini kullanır.

Sosyal ve Duygusal Gelişim Özellikleri

  • Yaptıkları taklitler gerçekçidir.
  • Kendinden küçük çocukları sever.
  • Hayali oyun dönemidir, kendi kendilerine konuşup, oynayabilirler.
  • Diğer çocuklarla birlikte olmak ister ama onlarla oyun oynamayabilir.
  • Paylaşmayı henüz bilmezler.
  • Her şeyin kendilerine ait olduğunu sanırlar. Geri vermek istemeyebilirler.
  • Diğer çocuklarla sağlıklı iletişim kuramazlar. Kavga edebilirler.
  • Yalnız başına oynamayı tercih edebilirler.
  • Yetişkin rehberliğine ihtiyaç duyabilirler.
  • “Diğer insanlar” kavramı gelişmemiştir.
  • Basit emirlere olumlu tepki göstermeyebilirler.
  • Kolay sinirlenebilirler.
  • Bağırıp çağırır, yumruk atabilirler.
  • İstekleri yapılsın isterler.
  • Sabırsızdırlar.
  • Günlük düzen bozulunca sinirlenebilirler.
  • İnatçıdır, kolay ikna olmazlar.
  • Konforu severler.
  • Değişime direnmemeye başlarlar.
  • Kişisel benlik duyguları yüksektir.
  • Macerayı severler.
  • Müziği severler.

Cinsel Gelişim Özellikleri

  • Cinsel kimlik oluşturmaya başlarlar.
  • Cinsiyetlerini bilirler.

 

0

Bebeklik Döneminde Bilişsel Gelişim (0-2 yaş)

Herkese merhaba!

Bugün sizlere 2.sınıfta Gelişim Kuramları dersinde “Bebeklik Döneminde Bilişsel Gelişim” konusu üzerinde iki çalışma yapmıştım. Hazırladığım çalışmayı aynı şekilde sizlere iletmek istiyorum. 🙂

Adsız.png

1. BİLİŞSEL GELİŞİM

1.1. Tanımı ve Önemi

 İnsanı insan yapan özelliklerden biri de bilişsel gücüdür. Bu gücüyle diğer canlılardan üstün hale gelerek, onları egemenliği altına alır. Doğayla başa çıkmaya çalışarak, kültürel değerler üretir, teknolojiyi geliştirerek, yaşamı kolaylaştırır ve anlamlı kılar. Eğitim de insanın biliş gücünü geliştirmeye rehberlik eder.

Biliş, ileri zihinsel süreçleri içerir. Zihinsel süreçler;

  • dikkat,
  • algı,
  • bellek,
  • dil gelişimi,
  • okuma ve yazma,
  • problem çözme,
  • anımsama,
  • düşünme,
  • akıl,
  • yaratıcılık vb. kapsayan geniş bir terimdir.

 Bilişsel gelişim; doğumundan başlayarak, çevremizdeki dünyayla etkileşimimizi sağlayan ve dünyamızı anlamamızı yarayan bilginin edinilip kullanılmasına, saklanmasına, yorumlanarak yeniden düzenlenmesine, değerlendirilmesine yardım eden, bütün zihinsel süreçleri içine alan bir gelişim alanıdır. Birey, zihinsel süreçlerde hem nitelik hem de içerik açısından giderek yetkinleşir. Bu gelişimin önemli bir öğesi olan bilgi kazanma yöntemiyle, zihinsel etkinlikler arasında sıkı bir ilişki vardır. Bilişsel gelişim çocuğun gördüğü, duyduğu, dokunduğu tattığı nesneler hakkında düşünmesini ifade eder. Bu düşüncenin içerdiği konular, etki tepki ilişkisini, olaylardaki ardışıklığı, nesneler arasındaki benzerlik ve farklılığı anlamak, objeleri kategorize edebilmek, mantık yürüterek cevaplamayı içerir. Bilişsel gelişimin amacı; soyut şekilde akıl yürütme, varsayımsal durumlar hakkında mantıksal düşünme, kuralları karmaşık ve daha yüksek yapıda örgütleme olarak görülür. Piaget’e göre bilişsel gelişim, organizmanın doğumdan ölümüne kadar farklı basamaklardan geçerek düzenli olarak niteliksel bir değişim içine girmesi olarak tanımlanır. Bilişsel gelişim de çocukların kendi bilgilerini incelemeleri, denemeleri ve uygulamaya dönüştürmeleri önemlidir. Burada yetişkinlerin rolü de çok önemlidir.

Çocuğun bilişsel özelliklerini incelediğimizde yetişkinlerden farklıdır. Çocukların kendine özgü bir dünya görüşleri ve düşünce yapıları vardır.

  • Bilişsel sistem çevreden girdiler alır. Girdileri algılar, algıladıklarını belleğinde saklar. Düşündüğünde algıladıklarını belleğinden çağırarak kullanır. Daha da iyi düşünmek için bilgileri kavramlaştırır ve genelleştirir. Yeni düşüncelerle çıktılar verir. Çıktılardan dönüt alır. Aldığı dönütlerle bilişsel gücünü geliştirir. Farklı girdiler aldığında, dengeleme yapar.

Adsız2.png

1.2. Bilişsel Gelişimle İlgili Öğeler

1.2.1. Gizil güç

Resim2

Potansiyel, gerçekleşmeyen ama gerçekleşebilecek olan, saklı olan güç anlamına gelmektedir. Çocuğun kalıtımla getirdiği ve eğitim yoluyla ortaya çıkacağı düşünülen yetenekleri ve özellikleri gizil güç olarak isimlendirilir. Kalıtımla gelen doğal yollarla ortaya çıkan özellikler gizli değildir. Gizil güç eğitim yoluyla ortaya çıkar.

1.2.2. Yetenek

Bireyin bilişsel, duyuşsal ve motor davranışlarla ilgili gizil gücü yetenek olarak nitelendirilir. Birey; bilişsel, duyuşsal ve motor yetenekleriyle bilgi ve becerileri öğrenir. Bireyin yetenekleri öğrenmenin, bir meslek edinmenin, bir ürün üretmenin dayandığı gizil güçtür. Birey, yeteneklerini; öğrenme yoluyla yeterliliğe dönüştürür. Yeterlilik, bireyin yeteneklerinin iş yapabilecek, uygulama yapabilecek, ürün üretebilecek, eyleme geçebilecek nitelikte açığa çıkarılmasıdır. Yeterlilik, eyleme geçebilme niteliğidir. Yetenekli insanlar, bir üretim etkinliği içinde olup hemen fark edilir. Ürettikleri nicelik ve nitelik açısından, o alanda üretilenlerden üstün ve yeni olma özellikleriyle, kolayca ayırt edilir. Yetenek, insanlığın ilerlemesi için vazgeçilmezdir.

Resim4.jpg

1.2.3 Algı

Resim5

İnsanın doğumdan itibaren, yaşamı boyunca duyularını kullanarak çevresindeki bilgileri organize etme, anlama, yorumlama ve yeni durumlara kendini uydurma sürecine, algı denir. Algılamamız sağlayan, duyu organlarımız olan gözün, kulağın, ağzın, burnun, elin ve ayağın sağlıklı olması uyarıcılara anlam verilerek, yorumlanması için önemlidir. Algılamada olgunlaşmanın, öğrenmenin, deneyimlerin, geçmiş yaşantıların, beklentilerin önemi büyüktür. Yeni doğan bebeğin görsel algıları, zorunlu algılar ve seçici algılar olmak üzere iki grupta toplanır. Zorunlu ve seçici algılar karşılaştırıldığında bebeğin zorunlu algılamada her bir uyarıcıya tek tek ve dikkatle baktığı, seçici algılamadaysa gözün, hedef nesneler arasında esnek bir şekilde hareket ettiği görülür. Algılama sürecinde şema, imge ve semboller önemlidir. Şema insan zihninde, çevreye uyabilmeyi sağlayan davranış ve düşünce kalıplarının çevre ile zihin arasındaki etkileşimi sonucu ortaya çıkar. İmge duyu organlarıyla alınan duyuların, beyinde kalan izleri olarak ifade edilir.

Algılamadaki görsel imge 2 yaşın sonlarına doğru gelişir.

Algı hızlı bir gelişme gösterir. Gelişme sırasında değişikliklere uğrar. Bu değişiklikleri dört grupta toplamak mümkündür.

Resim3

  • Algıda Seçicilik
  • Ayırt Etme Becerisinin Gelişimi
  • Ben Merkezcilikte Azalma

Benmerkezcilik, küçük çocuklarda vardır. Herkesin kendisi gibi düşündüğünü, hissettiğini, kendisinin sevdiği şeyleri, herkesin sevdiğini, kendisinin sevmediği şeyleri de sevmediğini düşünür. Kendi görüş ve algılarının herkes tarafından aynı şekilde anlaşıldığını düşünür. Kâğıda çizdiği karalamaların bebek olduğuna inanır ve söyler. Herkesin resmi, bebek olarak gördüğünü düşünür. Diğer kişilerin resmi, bebek olarak görmemesini kavrayamaz ve sinirlenir.

  • Nesne Kavramı :

Çocuk, nesneyle ilgili üç temel beceriyi kazandığında dünyayla etkileşimi; etkili,  işlevsel ve yetişkininkine benzer olacaktır. Bu beceriler:

  • Nesne devamlılığı:

Nesnelerin yer tutan varlıklar olduğuna, algı alanı dışında olduklarında dahi var olmayı sürdürdüklerine ilişkin bilgidir. Bu kavram, bebek 18 aylık olana kadar çeşitli aşamalarla kazanılır. Dört aydan küçük bebekler, görme alanı içinde olan ve hareket ettirilen nesneyi takip eder. Görme alanından çıktığında ilgilerini kaybettikleri ve başka tarafa döndükleri görülmüştür. Bebek görme alanı içinde olan annesinin hareketlerine izler; ancak görme alanının dışına çıktığında, anneyi arama eğiliminde bulunmaz. Nesnenin varlığını sürdürdüğüne ilişkin ilk düşünceler 4–8 ay civarında görülür. 6 aylık bebek, elinden düşen oyuncağını bir süre arar, kısa bir süre sonra ilgisi dağılır. 8. aydan sonra, bebek oyuncağı gözünün önünde, bir örtünün altına saklandığında örtüyü kaldırıp oyuncağını arar. Ancak bebeğin oyuncağı, ilk saklandığı yerden alınıp başka bir yere saklandığında oyuncağı hala ilk saklandığı yerde arama eğilimindedir. 12–18 ay civarında, nesneyi en son gördüğü yerde ararlar. Nesnenin sürekliliği kavramı, 18-24 ay civarında gelişmiştir. Top oynarken sandalye ve masanın arasından geçerek diğer tarafa ulaşan topu aramadan, diğer masanın arkasına dolaşarak alır ve oyun oynamaya devam eder. Bebeklerin nesne sürekliliği, kişi sürekliliğinden sonra gelişir. Bebek annesi gözünün önünden kaybolduğunda varlığını sürdürdüğünü oyuncağından önce kavrar. Nesne değişmezliği; uzaklık, yön, bakış açışı değişiklikleri ve ışık gölge gibi değişik biçim ve durumlarda gördüğü nesnenin ya da insanın aynı nesne ya da insan olduğu, yani değişmediğinin algılanmasıdır.

Resim6

  • Nesne değişmezliği:

2-3 yaşlarında gerçekleşir. 2-3 yaşlarından önce çocukların, nesnelerin gerçek özelliklerine ilişkin fikirleri net değildir. Çocuk uzaktayken küçük görünen bir bisikletin, yakınlaştıkça büyüdüğünü düşünebilmektedir. Masada bulunan bardaklar uzaktan küçük, yakından büyük görünmektedir.

Resim7

  • Nesne kimliği:

Nesnenin bir günden diğerine, bir durumdan başka bir duruma aynı olduğunu tanıma yeteneği olarak nitelendirilir. Bebekler 8–9. aylarda nesneyi sadece bilinen tek ortamda, tüm ipuçlarıyla birlikteyken tanırlar. Örneğin; yemek saatinde kendi bardağını tanır. Başka bir ortamda bardağını tanımayabilir. Bebek 9-10 aylıkken bardağının içinde tanıdık içecek varsa bardağını her durumda tanır. 10–11. aydayken bardağını, her durumda tanır. 1 yaş ve sonrasında diğer bardakların da bardak olduğunu fark eder ve uygun şekilde kullanır. Daha sonrada bardaklar kategorisi hakkında fikir geliştirir. Bardaklar sınıfının üyelerini tanır. Diğer sınıflardan ayırt eder.

1.2.4 Yaratıcılık

 Resim8

Toplumun ve insanlığın gelişmesinde yaratıcılık önemlidir. İnsanın belirli bir yeteneğini ifade eden yaratıcılık, doğuştan getirilen gizil bir güçtür. Yaratıcılık sayesinde çocuk, olayları kendisine göre yorumlar.

Her çocukta yaratıcı olma yeteneği bulunur. Yaratıcılığın sürekliliği, derecesi ve ortaya çıkışı çocuktan çocuğa farklılık gösterir. Onu kendi özellikleri içinde değerlendirmek gerekir.

Bebeklik döneminde, özellikle ilk yıllarda yaratıcılık annenin bebeği ile oynadığı oyunlar sırasında kendini gösterir. Yaratıcı davranışların ortaya çıkıp gelişmesinde en büyük rolü, bebeğin anne ve yerini tutan kişiyle olan ilişkisi oynamaktadır. Bebek konuşmadan önce elleriyle, kollarıyla şekiller çizerek sevincini, açlığını ve duygusal durumunu anlatmaya çalışır.

1 yaşındaki çocuk çevresindeki malzemeye tam anlamıyla egemen değildir. El çırpma, vurma, eşyaları atma gibi harekete dayanan oyunlar oynar. 2 yaşında, nesneleri tanımaya, özelliğine göre kullanmaya ve çevresini keşfetmeye başlar.

Adsız.pngh.png

hh.png

1-PİAGET’E GÖRE BİLİŞSEL GELİŞİM KURAMI

Bireyin çevresindeki dünyayı anlama ve öğrenmesini sağlayan aktif zihinsel faaliyetlerdeki gelişime bilişsel gelişim adı verilmektedir. Bilişsel gelişim; bebeklikten yetişkinliğe kadar, bireyin çevreyi, dünyayı anlama yollarının daha karmaşık ve etkili hale gelmesi sürecidir.

Piaget’ye göre çocuk, dünyanın pasif alıcısı değildir. Bilgiyi kazanmada aktif bir role sahiptir. Ayrıca, değişik yaşlardaki çocukların ve yetişkinlerin dünyaları birbirlerinden farklıdır. Piaget bu farklılığın nedenlerini incelemiş ve bireyin dünyayı anlamasını sağlayan bilişsel süreçleri açıklamaya çalışmıştır. Piaget, bilişsel gelişimi, biyolojik ilkelerle açıklamıştır. Piaget’ye göre gelişim, Kalıtım ve çevrenin etkileşiminin bir sonucudur.

Bilişsel gelişimi etkileyen ilkeleri de şöyle belirlemektedir:

  • Olgunlaşma
  • Yaşantı
  • Uyum
  • Örgütleme
  • Dengeleme

Bilişsel Süreçler

Bilişsel Gelişim Kuramı İle İlgili Temel Kavramlar Piaget’nin bilişsel gelişim kuramını daha iyi anlayabilmek için kuramın temel kavramları aşağıda açıklanmıştır:

  • Zekâ: Piaget, zekânın bir takım test maddeleriyle belirlenmesine karşıdır. Ona göre zekice davranmak, organizmanın yaşamı için en uygun koşulları sağlamaktır. Diğer bir deyişle zekâ, organizmanın çevreye etkin bir şekilde uyum sağlamasına yardım eder; gerek organizma, gerekse çevre sürekli değiştiğinden, bu ikisi arasındaki zekice etkileşimler de değişmek zorundadır. Zekice etkinlik, var olan her durumda, organizmanın en iyi koşullarda yaşamasını sağlamaya yöneliktir.
  • Şema: Şema, bireyin çevresindeki dünyayı anlamak için geliştirdiği bir bilgisayar programı gibidir. Çevresindeki problemleri anlama, çözme, dünyayla baş etme yollan yapıları olarak düşünülebilir. Şema yeni gelen bilginin yerleştirileceği bir çerçevedir. Bilişsel yapılar ya da şema yoluyla birey çevresine uyum sağlar ve çevreyi organize eder. Piaget, vücudun yaşamını sürdürmesi için yapıları (organları) olduğu gibi, zihninde yapıları olduğuna inanmaktadır. Kuşkusuz bu yapılar gözlenemez, ancak davranışlardan yordanabilir. (Senemoğlu, 2007) Şemalarla ilgili önemli bir nokta, sürekli olarak olgunlaşma ve yaşantı kazanma yoluyla değişmeye uğrayıp yeniden organize edilebilir olmalarıdır.

     Bebeğin doğduğunda ki ilk şemaları refleksif etkinliklerdir. Bunlar; emme, yakalama vb. çok basit şemalardır. Bebeklikten yetişkinliğe doğru şemalar, olgunlaşma, yaşantı kazanma, uyum ve örgütleme yoluyla sürekli olarak değişir, gelişirler.

  • Uyum: Daha önce de belirtildiği gibi uyum fonksiyonel bir değişmezdir. Yani uyum, yaşam boyunca devam eder. Bilişsel gelişim açısından olduğu kadar diğer fiziksel ve psikososyal gelişim açısından da sürekli olarak uyum sağlanmak durumundadır. (Senemoğlu, 2007)

Piaget’ye göre uyumun iki yönü vardır. Bunlar, özümleme (assimilation) ve uymadır.

Özümleme, bireyin, kendisinde var olan bilişsel yapılarla (şemalarla) çevresine uyumunu sağlayan bilişsel bir süreçtir. Diğer bir deyişle; çocuğun karşılaştığı yeni bir olayı, fikri, objeyi, kendisinde daha önceden var olan bilişsel yapı içine alması sürecidir. Çevresine, kendisinde var olan bilişsel yapılarla tepkide bulunmasıdır. (Senemoğlu, 2007)

Mevcut şemayı yeni durumlara, objelere, olaylara göre yeniden biçimlendirme, şekillendirme sürecine “uyma” (accomodation) adı verilmektedir. Her yaşantı özümleme ve uymayı kapsar. Eğer mevcut bilişsel yapılar, yeni durumlara cevap vermek için uygun ise özümleme yapılır. Yeterli değilse, mevcut bilişsel yapılar yeniden düzenlenir. Bu yeniden düzenleme kabaca, öğrenmeye eşdeğer görülmektedir. Yeniden düzenleme olmadan tek başına özümleme ile öğrenme ve dolayısıyla da gelişme mümkün değildir.

  • Dengeleme: Piaget’ye göre, bilişsel gelişimin temelindeki itici güç, dengeleme kavramında yatmaktadır. Ona göre, tüm organizmalar, doğuştan, kendileri ve başkalarıyla uyumlu ilişkiler kurmalarını sağlayacak özelliklere sahiptirler. Yani organizmanın tüm donanımı, en yüksek uyumunu sağlamaya yöneliktir. Dengeleme de bu içsel eğilimi, yaşantılarla organize edici bir süreçtir.

 Resim10.jpg

Piaget’e Göre Bilişsel Gelişim Dönemleri

Piaget’e göre bilişsel gelişim, birbirini izleyen dört dönem içinde ortaya çıkmaktadır. Dönemler ilerledikçe, çocukların kavrama ve problem çözme yeteneklerinde niteliksel gelişmeler gözlenmektedir. (Erden, 2005)

Resim11Resim12

  • Duyu-Hareket Evresi (0 – 2 yaş)

Resim15

Bebek, bu aşamada dış dünyayı keşfetmede duyularını ve motor becerilerini kullandığından bu döneme duyusal- motor adı verilmektedir. En kritik kazanımların elde edildiği dönemdir.  Duyular yolu ile dış dünyanın algılandığı, nesnelerin görünmediği zamanlarda da var olduğunun farkına varılmaya başlandığı bu dönemde bebek, refleks halindeki hareketlerden, amacı olan hareketlere geçmeye başlar.

Bütün bebekler doğuştan reflekstif davranışlara sahiptir. Yeni doğan bebeğin dudaklarınıza dokunduğunda emmeye başlar; elinizi avucuna koyduğunuzda yakalar. Bu refleksler, çocuğun ilk biliş şemalarını oluşturur.

Duyu-Hareket evresi, doğumdan yaklaşık 2 yaşa kadar sürmektedir. Duyu hareket evresinin sonunda 2 yaşındakiler karmaşık duyu hareket örüntülerini ortaya çıkarabilirler ve ilkel semboller kullanabilir.

Resim13.jpg

ALT EVRELER: Piaget duyu hareket evresini altı alt evrelere ayırmıştır.

1: Basit refleksler

2: İlk alışkanlıklar ve birincil döngüsel tepkiler

3: İkincil döngüsel tepkiler

4: İkincil döngüsel tepkilerin   eş-güdümlenmesi

5:Üçüncül döngüsel tepkiler

6: Şemaların içselleştirilmesi

Resim17.png

hhjj.png

2-Jerome Bruner’in Bilişsel Gelişim Kuramı

Resim20

Bruner’e göre bilişsel gelişim, tepkilerin uyarıcıdan bağımsız  hale gelmesidir. Gelişim, bilgiyi işleme ve depolama süreçlerinin gelişimine bağlıdır. Bilişsel gelişim için sistemli bir öğretici öğrenici etkileşimi gereklidir. Bilişsel gelişimde dil önemli bir rol oynar.

Eylemsel dönem (0 – 3 yaş): 

Resim21

Eylemsel evrede çocuk nesnelerle doğrudan etkileşerek,başka bir anlatımla yaparak,yaşayarak öğrenilir.Örneğin yürümeyi ya da bisiklete binmeyi öğrenme, eylemsel etkileşimlerle gerçekleşir Piaget’in duyusal-motor dönemiyle örtüşür.

Resim22    Resim19

3-VYGOTSKY BİLİŞSEL GELİŞİM KURAMI

Resim23

 Vygotsky, bilişsel gelişimle ilgili sosyal bir kuram oluşturarak, Piaget`nin “bilişsel gelişim çocuğun neredeyse tek başına gerçekleştirdiği süreçtir” düşüncesine karşı çıkar. Vygotsky, bilişsel gelişimi açıklamada içselleştirme, yakınsal gelişim alanı ve destekleyici kavramlarını kullanır. Ona göre yaklaşık 2 yaşına kadar çocukların bilişsel gelişiminde “doğal çizgi” hakimdir; ancak bu çizgi daha sonra yerini “kültürel çizgiye” bırakmaktadır. Yani bilişsel gelişim sadece çocuğun kendi keşiflerinin değil, aynı zamanda çevreden edindiği yaşantıların da bir eseridir. Piaget’in olgunlaşma ve kalıtım vurgusunun aksine; sosyal öğrenme ve   işbirliğine vurgu yapar.

Yakınsal Gelişim Alanı:

  1. Her çocuğun herhangi bir yetişkin yardımı olmaksızın, bağımsız bir şekilde kendi kendine elde edebileceği bilişsel gelişim düzeyi;
  2. Çocuğun bir yetişkin rehberliğinde (sosyal çevre etkisiyle) çalıştığında ortaya koyabileceği potansiyel Vygotsky`e göre bu iki durum arasındaki fark, çocuğun yakınsal gelişim alanıdır.

Resim24

Son olarak değerlendirme kısmında ise şunları aktardım..

Değerlendirme;

   Davranışların temelinde belirli biyolojik aşamalar etkilidir. Çocuk belirli aylarda yürür, diş çıkarır, ilk kelimesini söyler. Bu davranışların gerçekleşebilmesi, çocuğun o davranışı yerine getirebilecek düzeyde olgunlaşmasına bağlıdır ve davranışlar bu olgunlaşmaya bağlı olarak belirli bir sıra izler. Çocuklarımızdan beklediğimiz davranışlar o halde gelişim düzeyine uygun olmalıdır. Bazen çocuklarımızdan gelişim süreçlerinden fazla beklentiye girebilir. Kimi zamanda gelişim süreçleri yaşından geri olduğu halde bunu fark edip destekleyemiyor olabiliriz. Bu nedenle çocuğun gelişimini izlemek pek çok yönden yararlı olmaktadır. Gelişim basamağında ki özellikler bilinirse çocuğunuzun gelişimini yönü ve hızı da saptanmış olur. Gelişim hemen her çocuk için ayrı yaş döneminde belirli özellikleri kazanılması demek olsa da ebeveynler bu süreci katkıda bulunan öncellikli kişilerdir. Gelişim dönemlerinin birbirinden kesin sınırlarla ayırmak olası değildir. Her fiziksel ve psikolojik gelişim bir sonraki dönem için önem taşır ve kendinden önceki dönemden etkilendiği gibi bir sonraki dönem içinde etkili olmaktadır.

        Bilişsel gelişim Piaget çocuğun Dünya hakkında bilgisi şekillendikçe birbirine bağlı zihinsel gelişim evrelerinden geçtiği savunur. Yaşamın ilk 18 ayında bebeğin öğrenmesi, algı ve hareketlerini, organize hareket şeması

ya da duyu hareket  şeması biçiminde düzenleme ve geliştirmekten ibarettir.1 yaş çocuğu battaniye üzerindeki objeyi, oyuncağı almak üzere kendine çekebilir. Öncelikle duyusal motor öğrenmede düzenli bir gelişim sırası beklenir. Ardından 6.aydan itibaren motor yetenekler daha sonra birincil yeteneklerin koordinasyonu başlar. Duyusal motor dönem 2 ayrı evrede ele alınr.

1) Refleks egzersizler dönemi,

2)Döner tepkiler dönemi.

Unutulmamalıdır ki her çocuğun gelişimi kendi içinde biricik bir yapıya sahiptir. Evreye geçiş hızı farklılıklar gösterebilir. Başka çocuklarla kıyaslamaktan kaçınarak kendi gelişimini destekler nitelikte hareket edilmelidir. Bebek ilk doğduğunda algısı çok zayıftır. Uzak-yakın, kısa-uzun, derin-sığ gibi algılar henüz gelişmemiştir. İlk 3 ayda bebekler şekilleri algılar ve emeklemeye başladıklarında derinlik algıları da gelişir. Bir çok devinim hareketleri, sınama yanılma hareketleri gözlenir. Ardından çevreyi tanıma ve çevreden gelen etkileri düşünme dönemi başlar. Çevredeki varlıklara ilgisi artmıştır. Yoklama, dokunma, tanıma ve anlama isteği çok yükselir. Bu yaşlarda kavram gelişimi hızlanır. Yavaş yavaş bir çok şeyi anlamlandırarak düşünme sürecine girer. Benzetmeler taklitler doğru-yanlış kavramlarını öğrenmesi hep bu süreçte gerçekleşir.

  KAYNAKÇALAR

0

Bebeğin Gelişimi İçin Neler Yapabiliriz?

Herkese merhaba! 

Uzun süredir yazamadım, farkındayım ama tatile gittiğimden dolayı uzak kaldım buralara. Tabii ülkemizin başına gelen sebeplerden ötürü tadımız tuzumuz kalmadı. Ama hayat devam ediyor. Bende kaldığım yerden tekrar başlamak istiyorum.

Size önceden 1 yaş gelişim özelliklerini vermiştim iki yaşa geçmeden 1 aylık (0-4 hafta) bir bebeğin gelişimi için neler yapabiliriz onu anlatmak istiyorum. Çevremde yeni doğum yapmış anneler var. Geç kalmadan onlara da buradan yardımcı olmak istiyorum.

İyi okumalar herkese..

f4f9b2b34ca5c9e5c2332218cd6670d3

1.Ay (0-4 hafta)

DUYGUSAL GELİŞİMİ İÇİN

  • Sonunda bebeğinize kavuştunuz.  Bebeğiniz henüz ilk günlerinde.. Size gereksinim duyan tatlı, minik bir bebeğiniz ile birlikte artık yeni bir yaşam biçiminiz  olacak. Önce sakin olun.. Alışmak için zamana ihtiyacınız var. Sonra bebeğinize sahip olmanın keyfine bakın.
  • Bebeğinizi alabildiğiniz kadar çok kucağınıza alın. Bebeğinizin kendini güvende hissedebilmesi ve sizinle duygusal bağ kurabilmesi; sizin ise onu anlayabilmeniz, sevgi ve ilginizi gösterebilmeniz için buna gereksiniminiz var. Burada dikkat edilmesi gereken bir konuya dikkat çekmek istiyorum: Özellikle ilk aylarda (baş kontrolünü kazanıncaya kadar) bebeğinizi kucağınıza alırken, gezdirirken, yatağına bırakırken, bir başkasına verirken, bir başkasından alırken, başını desteklemeyi kesinlikle unutmayın.
  • Bebeğinizi sık sık okşayın: başını, yanaklarını, ellerini, vücudunu, ayaklarını. Sizi fiziksel temasınızı hissedecektir. Sevgi dolu dokunuşlarınız, bebeğinizin güven duygusunu geliştirmesine yardımcı olacaktır.

©2014 | www.AmaByAisha.com | Texas photographer | 7 months old baby portraits | 'With Mommy' photos. Baby feet and hands are so precious!:

  • Bebeğinizi kucağınıza alın, vücudunuza yakın tutun, yüzüne bakarak evin içinde yürüyün. Bir ara durun, gülümseyin, burunlarınızı yanaklarınızı birbirine sürtün. Sonra yeniden yürüyün. Bunu zaman zaman ve diğer yüz parçalarını da içerecek şekilde tekrarlayın.

52ddd249da95902ed7b0e0ce939ceda5

  • Bebeğinizi kucağınıza alın, başını omzunuza yaslayın, ona sarılın ve dans edin. Bir yandan müziği duymak, bir yandan uygun ritimde hareket etmek, diğer yandan sizin kokunuzu, sıcaklığınızı hissediyor olmak, bebeğinizi rahatlatacaktır.

8ce312f1d932f2d2d996dbbfef358199

  • Her istediğinde bebeğinizi emzirin. Emzirirken, elinin sizin cildinize temas etmesini sağlayın. Bunun için emzirme süresince eldivenlerini çıkarın. Eğer o sizin cildinize değmiyorsa, siz onun elini tutun ve okşayın.

25.jpg 700×1,050 pixels:

world breastfeeding week:

  • Bebeğinizi sık sık nazikçe öpün: Vücudun her yerini; başını, parmağını, ayağını, karnını. Ne kadar çok fiziksel temas kurarsanız, kendine güveni o kadar artar. Özellikle ilk 1-2 ay, annesi-babası bile olsanız, bebeğinizi yüzünden öpmemeye çalışın.
  • Bebeğinizin bağışıklık sistemi bu aylarda henüz yeterince gelişmemiştir. Bu nedenle sağlığına çok güvendiğiniz, çok yakın dost ve akrabaların dışında kimsenin bebeğinizin kucaklamasına izin vermeyin.
  • Eve gelen misafirlerin, bebeğinizin kurmaya çalıştığınız düzenini bozacağını düşünmeyin. (Henüz bebeğinize günlük uyku-beslenme vb. planı yapmak için çok erken, bunun için yaklaşık 4-5 aylık olmasını bekleyin.) Tam aksine her yeni kişinin sesinin, hareketinin, bebeğiniz için görsel ve işitsel yeni bir uyaran olduğunu düşünün. Her yeni uyaranın da beyin gelişimini desteklediğini unutmayın.
  • Giysilerini değiştirirken ve altını temizlerken, bebeğiniz büyük olasılıkla ağlayacaktır. Telaşlanmayın ve her seferinde yumuşak bir ses tonu ile onunla konuşun. Hareketlerinizin yumuşak ve sakin olmasına özen gösterin. Merak etmeyin birkaç hafta sonra bu ağlamalar bitecektir.
  • Doğumdan iki hafta kadar sonra, bebeğinizin nedensiz olarak ortaya çıkan ani ağlama krizleri ile karşılaşabilirsiniz. Normal olarak kabul edilen bu süreçte endişeye kapılmayın. Kucağınıza alın, hafifçe sallanın, yumuşak ve hafif ses tonu ile konuşun ve evin içinde yürüyün.Yorulduğunuzda ya da gerildiğinizi hissederseniz, evdeki bir başka yetişkinden yardım istemekten ya da kısa bir süre için bebeğinizi yatağına yatırıp dinlenmekten çekinmeyin. Unutmayın ki, siz gerilirseniz o daha çok gerilir, siz sakin olursanız o da sakinleşir.
  • Bebeğinizi ilk günden itibaren kendisine ait bir yatakta yatırın. İlk birkaç ay, sizin rahatınız ve bebeği sık sık kontrol ederek güvenliğini sağlamak açısından aynı odada yatmanızda fayda olduğunu göz önünde bulundurun.

Las Vegas Newborn Photography – Lilly » Las Vegas Nevada Newborn, Baby and Child Photographer and Saint George Utah Photographer:

İLETİŞİM GELİŞİMİ İÇİN

  • Doğumdan sonra, bebeğinizin anne karnında alışık olduğu sallanma hareketlerini devam ettirin. Kollarınızla ya da bebek arabasında çok hafif, ritmik şekilde sallayın. (Ayakta sallama ya da örtü içinde sallama gibi yanlış uygulamaları yapmayın, yapılmasına izin vermeyin.) Bebek arabasında gezdirirken hissedeceği minik titreşimlerde sallanmanın etkisini yaratabilir. Bu hafif sallanma hareketi, dünyaya henüz uyum sağlamaya çalışan bebek için, anne karnında annenin yürümesi ile oluşan doğal sallanma hareketinin yerine geçerek onu sakinleştirecek, her şeyin yolunda olduğu mesajını verecektir.

  • Bebeklerin iletişim dili ağlamadır. Bu nedenle her ağladığında, mümkün olan en kısa zamanda kucağınıza alın, yumuşak bir sesle konuşun, hafifçe sallayın, okşayın. Ağlamalarını asla karşılıksız bırakmayın.
  • Açlık hissi, doğumdan sonra ilk algılanan duyumsamalardan biridir. Bebek açlık hissettiğinde bağırmaya başlar. Bebeğiniz bağırdığında hemen karnını doyurmaya başlayarak, kalp atışlarınızı duymasını ve sıcaklığınızı hissetmesini sağlayarak, iletişim kurmuş olursunuz. ” Merak etme, ben yanındayım.” Bir süre sonra bebek her bağırdığında sizin onu kucağınıza alarak, severek, karnını doyurarak cevapladığınızı fark eder. Bu aşamadan sonra bağırma-cevap bağlantısını anlayan bebeğiniz, karnı acıkmasa da kucağa alınmak, orada olduğunuzu bilmek, yalnız olmadığını hissetmek, herhangi bir tepki almak, altını değiştirirken ellerinizin soğukluğundan şikayet etmek, hızlı davranışlarınızdan hoşlanmadığını anlatmak için de bağıracaktır. Bu iletişimi, onun tüm gereksinimlerini gidererek devam ettirmeniz, sağlıklı büyümesi, özgüveninin gelişmesi, iletişim becerilerinin artması, mutlu bir bebek olması açılarından son derece önemlidir.

MOTOR GELİŞİMİ İÇİN

  • Bebeğinizin yanağına, parmağınızı hafifçe değdirin. Başını hemen parmağınızı değdirdiğiniz yöne çevirip çevirmediğini, ağzıyla yakalamaya çalışıp çalışmadığını gözlemleyin. Başını çevirirse okşayın, mümkünse hemen emzirin. Başını çevirmezse parmağınızı uzun süre değdirin ve başını değdirdiğiniz yöne çevirmesi için hafifçe destek olun.
  • Bir koltuğa dik olarak oturun, dizlerinizi birleştirin. Bebeğinizi dizlerinizin üzerine yatırın. Yüzüne bakın, elini tutun, refleks olarak parmağınızı tuttuğunda elini okşayın.

01bc0afee073c9637d530dfcb0a39f71.jpg

  • Bebeğiniz yüz üstü yatarken, başını sağa sola çevirir. Eğer bunun için çaba harcamazsa, siz başını yavaşça tutun ve diğer tarafa çevirmesini sağlayın. Çevirdiği zaman ” Aferin benim bebeğime.” deyin ve yanağını okşayın.
  • Masaj, bebeğin kendisini daha iyi hissetmesini, daha çabuk kilo almasını, bağışıklık sisteminin güçlenmesini, rahatlamasını ve sakinleşmesini, kan dolaşımının artmasını, sindirim bozukluklarının azalmasını, cildin korunmasını, solunumun uyarılmasını, sizinle arasında sıcak bir bağ oluşturmasını sağlayacaktır. Her gün en az bir kez, bebek masajı yapmaya çalışın. Bebek masajının bir alt ve üst sınırı yoktur. Bu nedenle mümkün olduğunca erken dönemde, yavaş yavaş ve az miktarda hareketle masajı gündelik yaşantınızın içine yerleştirebilirsiniz. Zaman ilerledikçe farklı masaj hareketleri ile süreci geliştirebilirsiniz.

Masaj yalnızca tedavi ve vücut temasının gelişmiş bir biçimi değil, aynı zamanda vücut ve ruhun canlandırılmasıdır. Bebek masajı size bebeğinizi daha iyi tanımanız ve anlamanız konusunda yardımcı olabileceği gibi, aynı zamanda aranızdaki ilişkinin derinleşmesini de sağlar. Yeni doğan yavrunuza sıcaklık, güvenlik ve huzur duygularını tattırmış olursunuz. Bu sayede bebek hem yanlarında huzur bulacağı, kendini güvende hissedeceği kişiyi ve kişileri öğrenir, hemde vücudunu keşfedip kendini bir bütün olarak algılamaya başlar. (Ahr, B., 2004)

  • Kuru iklimli bir yerde yaşıyorsanız tüm evi, özellikle uyku saatlerinde odasını nemlendirmeyi ihmal etmeyin. Kalorifer peteklerinin üzerine asacağınız suluklar, buhar makinesi size yardımcı olabilir. Daha rahat nefes alması, gelişimini doğrudan etkileyecektir.

GÖRSEL ALGI ve HAFIZA GELİŞİMİ İÇİN

  • Bebek odasının duvarlarını canlı renklerde boyayın ya da duvarlarına uygun tarzda tablolar asın. Çevresinde ne kadar çok uyaran olursa beyin gelişimi o kadar olumlu etkilenecektir.
  • Bebeğinizin yatağını, mutlaka pencereden odaya giren ışığı görebileceği biçimde yerleştirin. Böylece ışığı algılaması kolaylaşacaktır.
  • Bebeğinizi her kaldırıp yatırdığınızda farklı tarafa yatırın. Böylece gün ışığı, odanın tavanındaki ışık ya da başucu lambasının ışığı, her iki gözünü de uyarabilir.
  • Yeni doğan bebekler görürler ancak görme uzaklığı 20-25 cm ile sınırlıdır. Her ay bu uzaklık biraz daha artacaktır. Ama siz ilk ayda, bebeğinizle aranızda yaklaşık 20-25 cm uzaklık olacak şekilde yüzyüze gelmeye çalışın.
  • Yaşamın ilk aylarında, özellikle insan yüzleri bebekler için oldukça ilgi çekicidir. Ancak hala yüzün bütününü görmekte, algılamakta zorlanırlar. Bu nedenle, genellikle yüzünüzün bir tek noktasına (göz, ağız, burun vb.) odaklanacaktır. Sık sık yüz yüze gelin, yüzünüzü incelemesine olanak verin.
  • Geceleyin bebeğinizi sırtüstü yatırdığınız zaman, tavandaki ışığa ya da odadaki başka bir ışık kaynağına bakıp bakmadığını kontrol edin. Bakıyorsa bu olumlu bir gelişmedir. Ancak göz sağlığı için parlak ışıklara uzun süreli bakmasına izin vermeyin.

2e681a2904770b6cf29a73e0ccb4aa95.jpg

  • Işıklı bebek oyuncaklarından alın. Yavaş yanıp sönen, dönen, renk değiştiren, ışıklar bebeğinizin dikkatini çekecek ve izlemesini sağlayacaktır.
  • Geceleyin bebeğiniz uyurken,, odanın karanlık olmasını sağlayın. Yapılan çalışmalar, aydınlık ortamlarda uyuyan bebeklerde, yetişkinlik dönemlerinde göz bozukluklarına daha sık rastlandığını göstermektedir.
  • Arada sırada bebeğinizin yatağında / beşiğinde canlı renklerde ve desenli çarşaf kullanın. Yatarken görme sinirlerinin uyarılması açısından yararlı olacaktır.
  • Yatağının başucunda bir dönence, kenarlarında canlı ve belirgin renklerde oyuncaklar olmasına özen gösterin. Zaman zaman bu nesneleri, görme mesafesi içinde hareket ettirerek dikkatini çekebilirsiniz. Ancak henüz nesne takibi yapamayacağını unutmayın.

  • Yumuşak, dolgu, tüysüz hayvan oyunları gösterin. Eliyle dokunmasını sağlayın, yanağına, bacağına, karnına değdirin. Oyuncağın vücut parçalarını göstererek konuşun.

Bunny pattern- I'm hoping my friend can help me figure out how to make these. They are adorable.:

İŞİTSEL ALGI ve HAFIZA GELİŞİMİ İÇİN

  • Yeni doğmuş bebekler anne babalarının ince ince seslerini, kalp vuruşuna benzer ritmik sesleri ve anne karnındayken sıklıkla duyduğu sesleri (müzik parçaları, yüksek sesle okunmuş öyküler, tekerlemeler, şarkılar vb.) duymaktan mutlu olurlar. Yavaşça yükselip alçalan klasik müzik parçaları bebeğinizin sakinleşmesi, kendisini daha iyi hissetmesi için oldukça yararlı olacaktır. Düzensiz ritmli ve yüksek sesli parçalar huzurunu bozabilir. Bebeğinizin tepkilerini izleyerek, ne tarz seslerin ona iyi geldiğini belirleyin ve gerekli zamanlarda kullanın.
  • Bebeğinize sık sık onu ne kadar sevdiğinizi, yaşamınıza girmesinden dolayı ne kadar mutlu olduğunuzu söyleyin.
  • Emzirirken, altını değiştirirken, kucağınızdayken ya da yatarken yüzünüzü yüzüne yaklaştırın, gülümseyin ve yumuşak bir ses tonu ile onu ne kadar çok sevdiğinizi söyleyin.

Mother and child baby black and white standing in front if window little cap hat cable knit sweater -- want good picture!!:

  • Bebeğinizle uzun duraklamalı, kısa cümleler kullanarak konuşun. Söylediklerinizi henüz anlamayacaktır ama zaman içinde, ana dilinin müzikal yapısını ve kurallarını öğrenmeye başlayacak, sizin sesinizi duymaktan hoşlanacak, sözcüklerin bir şeyleri anlattığını anlayacak, anlamları üzerinde odaklanacak ve nesnelerle isimleri arasında bağlantılar kuracaktır.
  • Bebeğinize şarkı söyleyin. Ne söylediğinizin ya da nasıl söylediğinizin bir önemi yok. Şarkı söylemeyiniz, onun beyin gelişimini olumlu yönde destekleyecektir.

Evet, bugün ki konumu bitirmiş bulunmaktayım. Elbette bebeğin gelişimi için sadece bunlar da yeterli olmayabilir. Fazla ayrıntı gibi duruyor olsa da bunlar bebek için yapılması gerekenlerden diye düşünüyorum. Yine de bol bol okuyup bilgi sahibi olmakta fayda var ve tabii bilgiden ziyade deneyim de çok önemli. Her şeyi bilip de uygulayamadığımız zamanlar oluyor. Anne değilim tavsiye vermek de pek haddime değil ama annelerimizin verdiği tavsiyeleri ve deneyimleri de göz ardı etmeyelim. 🙂                                                                  

 Teşekkürler…

 

0

Temel Fizyolojik Gereksinmeler

ecae4811af5e690a188257acf227c8b0.jpg

Herkese merhaba!

Bugün sizlere Haluk Yavuzer’in kitabında okuduğum bir bölümü paylaşmak istiyorum. Bu bölümde çocuğun “Temel Fizyolojik Gereksinmeler”den bahsediyor. İçinde “Beslenme Gereksinimi”, “Anne Sütünün Yararları”, “Uyku Gereksinimi”, “Isı ve Beden Temizliğinin Önemi” başlıkları bulunuyor. Okumak da fayda var diyip yazıma başlamak istiyorum. Herkese iyi okumalar. 🙂

Temel Fizyolojik Gereksinmeler

Çocuk dünyaya gelirken, doyurulması gereken bazı temel fizyolojik gereksinmeleri de beraberinde getirir. Bunların başında oksijen, ısı kontrolü, uyku ve beslenme sayılabilir.

Beslenme Gereksinimi

fdbcf83af7d6e9baa585f3960cafcdd6.jpg

Yeme ve içme gereksinmeleri önem bakımından birbirinden kolaylıkla ayırt edilemez. Bu nedenle birlikte ele almakta yarar vardır. Psikolojik açıdan bu dürtülerin özellikle önemi büyüktür. Eğer bir bebeğin açlık ve susuzluğu dikkate değer bir süre devam ederse, bu durum bebeğin bedensel faaliyetini engelleyebilir. Yeni-doğan bebekler ortalama güde 7 ya da 8 kez beslenirler. Dördüncü haftadan itibaren bu sayının 5-6’ya indiği görülür. Bunu izleyen haftalarda beslenme sayısının giderek azalmasına karşılık, alınan toplam besin miktarında önemli bir değişiklik olmaz.

Bu konuda Türk-İslam düşünürü İbni Sina (980-1037), bundan yüzyıllar önce şu görüşleri ileri sürmüştür:

“Çocuğun emzirilmesi ve beslenmesine gelince, mümkün olduğu kadar ana sütüyle beslenmelidir. Çünkü ana sütü, çocuğun ana rahmindeyken aldığı cevhere(gıdaya) en çok benzer olanıdır… Ve deneyle sabit olmuştur ki, ana sütü, çocuğun sancılarının giderilmesinde son derece faydalıdır. Çocuğun günde iki veya üç defa emzirilmesi gerekir. İlk defasında çok emzirmek de doğru değildir.

“Çocuğun bir defada çok sütle emzirilmesi gerekmez. Belki en doğrusu, azar azar emzirmektir. Çünkü  çocuğun midesini şişirecek şekilde bir defada (çok sütle) emzirilmesi, belki de onun midesinde gaz (kesret-ü riyah) yapabilir…” (1)

Tabii olarak iki yıl süreyle çocuğun emzirilmesi de gereklidir. (Bu tavsiye, ” Analar, çocuklarını tam 2 yıl emzirsinler,” diyen Kuran-ı Kerim’e de uygun düşmektedir.)

Çocuk Sağlığının Korunmasında Anne Sütünün Yararları 

Yaşamın ilk 4-6 aylık dönemi süresince bebeğe verilecek tek besin öğesi anne sütü olmalıdır. Bu sütün bebeğin gereksinimlerini tam olarak karşıladığını saptayan en önemli bulgu ise bebeğin ağırlığında olan artış ve gelişmedir. Yenidoğan, anne sütü yoluyla ihtiyaç duyduğu besin ögelerinin tümünü sağlamış olur. Ayrıca anne sütü, içerdiği bazı koruyucu ögeler nedeniyle bebeği ishal, solunum yolu enfeksiyonları başta olmak üzere pek çok hastalığa karşı da korur. Anne sütünün başka özelliği de sakinleştirici ve rahatlatıcı olmasıdır. Yeni-doğan, gelişimi için gerekli olan bu duygusal besiye, süt emerken annesinin ten kokusu, beden sıcaklığı ve sevecen yaklaşımıyla kavuşur.

Bütün bunlar bize, anne sütünün besleyici, sakinleştirici ve koruyucu özelliklerinin yanı sıra duygusal besi içermesi nedeniyle de öneminin büyük olduğunu göstermektedir.

Uyku Gereksinimi

6e53b84608da7a8657fe244d8b46a00e.jpg

İnsan yaşamının en az bilinen, en gizemli yanı belki de uykudur. Çocuğun temel fizyolojik gereksinmelerinin başında sayılan uyku, çocuğun etkin katkısını gerektirir.

Çocuğa gerekli uykunun süresi bazı ögelere bağlıdır; bunlardan en önemlisi, çocuğun yaşıdır. Küçük çocukların uykuya daha çok gereksinimi vardır.

Yeni-doğan bebekler günde ortalama 16-18 saat uyuyarak zamanlarının %80 ‘ini uykuda geçirirlerken, 1 yaş bebeklerinde bu süre %50’ye düşmektedir. Yine uykunun ritmi ve derinliğinde de birinci yıl boyunca hızlı değişmeler görülür. İlk 3-4 hafta boyunca bebekler ortalama olarak günde 7-8 kez kısa dönemler halinde uyurlar. Altıncı haftadan itibaren bu kısa uykuların yerini günde 2-4 kez yinelenen uzun uyku periyotlarının aldığı görülür.
Yirmi sekizinci haftadan itibaren bebeklerin büyük bir çoğunlukla tüm gece boyunca uyudukları, buna ek olarak 1 yaşına kadar gündüzleri de 2-3 kez kısa sürelerle uyudukları gözlenmektedir. Genellikle yeterli kabul edilen uyku süresi;
2-5 yaş için 13-15 saat,
6-8 yaş için 12 saat,
8-10 yaş için 11 saat ve 10 yaşından ergenlik dönemine kadar 10-11 saattir. Aslında, çocukluğun her evresinde gereğinden çok uyuma, yetersiz uyumadan daha iyidir.

Çocuğun sağlık durumu, ikinci önemli etkendir. Sağlıklı çocukların aynı yaştaki çelimsiz ve hastalıklı çocuklara oranla daha az uykuya gereksinimleri olacaktır.

Çocuk ve gençlerdeki uyku süresinin yetişkin ve yaşlılara oranla daha uzun olduğu, özellikle hızlı göz küresi hareketlerinin egemen olduğu EEG (elektroansefalogramda) desenkronizasyon ve rüya görülmesi karakteristikleriyle dikkati çeken REM uykusunun uzun sürdüğü görülür. Ergenin 7-8 saatlik uykusunun 1,5 saatini REM uykusunun, geri kalan süreyi de hızlı olmayan göz küresi hareketleriyle EEG dalgalarının senkronize olduğu NON-REM uykusunun oluşturduğu görülür.  Yine, yeni doğan bebeğin ortalama uyku süresi olan 16-18 saatin hemen yarısı REM uykusunda geçer. REM uykusu ilk 3-5 ay süresince daha çok görülür ve tüm uykunun %40’ını kapsarken, yaşla azalır.

Isı ve Beden Temizliğinin Önemi

43b61db60c0f2c92401f95e1655bc660.jpg

Çocuğun sağlıklı gelişiminde İbni Sina, ısı ve beden temizliğine de önem vererek şöyle der: ” Dikkat edilmesi gereken konulardan biri de, yeni doğmuş çocuğun mutedil (ılık) sıcaklığa sahip bir evde uyutulmasıdır.” Yeni-doğanın içinde bulunduğu ortamın çok sıcak ya da soğuk olmaması gereklidir.

Yine İbni Sina’ya göre, ” Çocuğun mutedil mizaçlı ve dengeli, sağlıklı bir bünyeye sahip olabilmesinin ilk şartı, beden temizliğidir. Bu nedenle bir çocuk uykudan kalktığı zaman onu önce yıkamak gerekir. Çocuğun yaz mevsiminde mutedil (ılık) suyla, kışın da kaynar olmayan sıcak suyla yıkanması icap eder. Çocuğun banyo yapacağı en iyi vakit, en uzun uykusundan (yani, gece uykusundan) sonradır. Hatta çocuğun günde iki veya üç defa yıkanması da caizdir… Çocuğu yıkarken onu sağ elle tutup, sol kol üzerinde sırt üstü yatırılmalıdır. Yıkama sonrasında çocuğun sırtını, ayaklarını ve başını yumuşak hareketlerle ve incitmeden ovalamak lazımdır. Yıkadıktan sonraysa, onu yumuşak bir havluya sarmalı ve öne yüzükoyun yatırıp sırtını ovalamalı, sonra da sırtüstü yatırıp göğsünü ovalamalıdır. En sonunda da burnuna tatlı (asitsiz) zeytinyağı damlatmalıdır ki, bu, onun gözlerini ve göz tabakalarını temizlemeyen yarayacaktır.” (2)

Kaynakça

(1) Keklik, N.(1984), İbn Sina’ya Armağan, Türk Tarih Kurumu, Ankara

(2) Keklik, N., a.g.e.

0

1 Yaş Gelişim Özellikleri

 

Herkese merhaba!

Çocukların en güzel zamanları bence 0-6 yaş. Ondan sonra zaten bizim gözümüzde ne kadar büyümemiş olsalar bile onlarda bir yerden başlamış oluyor hayata. Okula başladıkları an büyüyorlar bence ve o zamandan sonra nasıl büyüdüklerini anlamıyoruz bile. Onun için bebekken ne kadar vakit bulursak o kadar sıkıp sıkıp sevmeliyiz bence. Bizim evdeki ufaklığı sevmek güçleşti. Ufaklık dediğime bakmayın yedi buçuk yaşında, gücü kuvveti yerinde, boğazı da baya bir sağlam. 🙂 Bir afralar bir tafralar, hazır cevaplar, ağa kesilmeceler, kapı çarpmalar…  Oysa bebekken ne kadar da masum ve tatlıydı. 🙂  Böyle desem de çocuklar bizim çocuklarımız. Daha demin de belirttiğim gibi hangi yaşta olursa olsunlar bir abla bir anne gözünde o çocuklar hiç büyümüyor.. Neyse daha fazla uzatmaya gerek yok, gelelim bugün ki konumuza..

Sizlere en son 0-12 ay gelişim özelliklerinden bahsetmiştim. Bugün ise 1 yaş gelişim özelliklerinden başlayacağım ve 6 yaş gelişim özellikleri de dahil olmak üzere adım adım ilerlemeyi düşünüyorum. Tabi aralara farklı konular da koymayı düşünüyorum ki sizin için de benim içinde sıkıcı bir hal almasın. Evet, konumuza başlayalım bakalım.

il_570xN.711993378_pvpn

 

 Fiziksel Gelişim Özellikleri

Kız Çocukları

Boy                                               Kilo

12.ay : 64-80 cm arası                    7.1-12.1 kg

15.ay : 68-84 cm arası                    7.7-13 kg

18.ay : 71-88 cm arası                    8.3-13.7 kg

 

persentil.png

Erkek Özellikleri

Boy                     Kilo

12.ay:   68-72 cm         7.4-12.5 kg

15.ay:   71-86 cm         8.1-13.5 kg

18.ay:   75-89 cm         8.7-14.3 kg

 

 

 

 

 

Psiko – Motor Gelişim Özelikleri 

31.jpg

  • Yürürken nesne taşıyabilir.
  • Eğilerek yerden bir nesne alabilir
  • Ayağıyla topa vurabilir.
  • Küçük nesneleri dar ağızlı kaptan çıkarabilir.
  • Nesneleri sürükleyerek taşıyabilir.
  • Elinden tutulduğunda basamaktan çıkabilir.
  • Kalemle karalama yapabilir.
  • Yardım edildiğinde elbiselerini çıkarabilir.
  • Destekli – desteksiz merdiven iner, yardımsız çıkar.
  • Nesneleri havadan atabilir.
  • Yürüyüp koşabilir
  • Kitap sayfalarını kontrollü çevirebilir.
  • Tek ayak üzerinde 1 sn bekleyebilir.

Zihin Gelişimi Özellikleri 1-Yaşındaki-Bebeğin-Zeka-Gelişimi-İçin-Neler-Yapılmalı-e1431977899860.gif

  • Saklanan nesneyi birden çok yerde arayabilir.
  • Özellikleri belirtildiğinde birden çok nesne verebilir.
  • Nesnelerin mekan içindeki hareketini anlayabilir.
  • İki farklı nesne arasından istenileni verebilir.
  • Bildik yüzleri resimden tanıyabilir.
  • Aktif olarak problem çözebilir.
  • İlk başlarda iki iç küpten daha sonraları altı yedi küpten oluşan kuleler yapabilir.
  • Oyuncaklarla uğraşır ve araştırır.
  • Şekilleri uygun deliklere yerleştirir.

 

Dil Gelişimi Özellikleri 


98041.jpg

  • Basit iki heceli sözcükler kullanabilir. Baba, top vb.
  • Bildiği sözcükler daha çok kullandığı nesnelerin isimleridir; top, bebek vb.
  • Ortalama yirmi sözcüğü anlamına uygun kullanır.
  • İfade etme yeteneği gelişmeye başlar.
  • Anlamlı anlamsız söz dizimleriyle konuşmaya çalışır.
  • Duygularını kullandığı dilin tınısına yansıtır.
  • Ne konuştuğunu anlamasanız bile mutlu mu sinirli mi olduğunu anlayabilirsiniz.
  • Mimikli abartılı konuşmalar dikkatini çeker.
  • Söyleneni tekrar eder.
  • Zamir kullanır.( Bu, şu, o vb. )

Sosyal ve Duygusal Gelişim Özellikleri

27450ddea4f04ad1ecfd0049ab2fa2b5   15f4aa8ec715136bf84ef4dc4da131a4

  • Kendini kontrol edebilmeye başlar.
  • Kendi benliğine ve kendine ait şeylere sahiplik duyguları oluşur.
  • Kıskançlık duygusu yaşayabilir.
  • Ben-merkezcidir. İkinci bir kişinin duygularını anlayamaz.
  • Değişime direnç gösterir.
  • Bağımsız davranır.
  • Disiplini anlaması güçtür.
  • Eğlenmeyi, gülmeyi sever.
  • Basit ev işlerini taklit edebilir.
  • Basit ev işlerine yardım edebilir.
  • Sözel yönergeleri anlayabilir.
  • Sözel oyunlar oynayabilir.
  • Karşılıklı oyun oynayabilir.
  • Modeli taklit edebilir.
  • Model ortadan kaybolduğunda da taklit edebilir.

 

Cinsel Gelişim Özellikleri

images

  • Cinsel kimlik oluşturamamıştır.
  • Cinsiyetini bilemez.

 

Kaynakça:

Elif Koca  – Çocuğunuzu Ne Kadar Tanıyorsunuz ?

0

– DOĞUM ÖNCESİ GELİŞİM –

 slide_3

Herkese merhabaa!

Dün “Gelişim” den bahsetmiştim sizlere. Uzun ve bilgi yüklüydü ama dün de dediğim gibi yoruma açık bilgiler bu konular için pek geçerli değil. Bugün de dünkü gibi uzun konu bizi bekliyor fakat hepinizin ilgi ve merakla okuyacağını düşünüyorum. Bebek doğduğu zaman mutluluktan havalara uçuyoruz şahsen kardeşim dünyaya geldiği zaman dünyanın en mutlu insanı olmuştum. Peki ya bu dünya güzeli bebeklerimiz ne süreçlerden geçip geliyorlar kucağımıza ? Neler yaşıyorlar acaba anne karnında? Nasıl dünyaya geliyorlar ? Ben düşündükçe hala inanamıyorum Allah’ın bu inanılmaz kudretine.. Evet, fazla uzatmaya gerek yok; şimdi bebeklerimizin yolculukları nasıl başlıyor öğrenelim bakalım. 🙂

Doğum Öncesi (Prenatal) Gelişim

Doğum öncesine kadar süren devreye PRENATAL DÖNEM denir. Bu dönem 4’e ayrılabilir. (Bazı kaynaklarda üç dönem olarak ele alınmaktadır.)

  • Eseyli UremeDöllenme : İnsan hayatı döllenmeyle başlar. Tek bir spermin annenin fallop tüpündeki bir yumurta ile karşılaşması sonucu döllenmedir. Annenin periyodunun yaklaşık ortasına rastlayan dönemde yumurta üretilir. Döllenme bu olaydan birkaç gün sonra yumurtanın yumurtalıklarından inip fallop tüpünde ilerlediği dönemde oluşur. Eğer yumurta döllenmeden rahime giderse rahim içinde birkaç günde yok olur ve döllenme, diğer bir periyoda kadar olanaksızlaşır.
  • Germinal Dönem : Döllenmeden sonraki ilk iki hafta içinde yer alır. Spermden 23, yumurtadan 23 olmak üzere toplam 46 kromozom oluşur. Bir gün içinde kromozom çiftleri 2 misline çıkar ve yarı sayıda olmak üzere hücrenin 2 ucunda toplanır. Sonra döllenmiş yumurta ( Döllenmiş yumurtaya zigot adı verilmektedir.) 2 hücreye ayrılır. Her bir hücre orijinal hücrenin aynısıdır ve 23 çift kromozoma sahiptir. Sonraki 10-14 günde 2 büyük gelişme görülmektedir. İlk gelişme, her bölünmeden önce kromozom çiftleri 2 katına çıkar ve bir öncekinin aynısı olan hücreler oluşturur. İkinci gelişme ise, yumurtanın döllenmeden sonraki hafta veya 10 gün içinde rahim duvarına sıkıca yapışmasıdır. Bu sırada bölünen hücreler kütle oluştururlar ve bu kütle iç (amniyon), dış (koriyon) parça olarak ayrılır. Dış parça yani koriyon rahim duvarı ile sıkıca bir bağlantı sağlar ve fetüs ile anne arasındaki plasenta oluşturur. İç parça ise fetusu oluşturmaktadır.
    slide_12

    Kısaca germinal dönem döllenmeden sonraki ilk iki içinde gerçekleşen doğum öncesi gelişim dönemidir. Zigotun oluşumunu, devam eden hücre bölünmesini ve zigotun uterus duvarına tutunmasını içerir.
  • Embriyonik Dönem : Döllenmeden sonra 2-8 haftada meydana gelen doğum öncesi gelişim evresidir. Burada insan şekli oluşur. Baş, kollar, gövde ve bacaklar gibi vücudun temel parçaları oluşur. Göz, kulak, parmak gibi daha ince özellikler fark edilir hale gelirler. İç organların bir kısmı kalp atışı, dolaşımsal aktivite, karaciğer ve böbrek fonksiyonları ve bazı sinir sistemi hareketleri ayırt edilebilir. Dış parça plasentaya oluşturur ve plasenta anne ile embriyonun dolaşım sisteminin birleştiği uygun bir ortamdır. Yarı geçirgen zar, anne ile bebeğin kan akımlarını birbirinden ayırır ancak vitamin, şeker, protein gibi besleyici maddelerin embriyona geçmesine izin verir. Göbek kordonu atık maddeleri embriyondan plasenta bariyerine taşır. Bu kordon bazı maddelerin geçişine izin verir. Kan hücreleri plasentadan geçemeyecek kadar büyüktür. Bundan dolayı anne ve bebeğin dolaşım sistemleri arasında doğrudan bir bağlantı yoktur. gobek

    6-haftalik-embriyo.jpg

    !!! Döllenmeden sonra 3.haftada sinir hücreler kanalı sipiral kord şeklini alır. Yaklaşık 21 günlük iken gözler ortaya çıkmaya, 24. günde kalp oluşumu için hücreler farklılaşmaya başlar. 4. hafta boyunca ürogenital sistem belirginleşir, kol ve bacaklar tomurcuk halinde ortaya çıkar. Kalbin dört bölümü biçim alır, kan damarları ortaya çıkar. 5. haftadan 8. haftaya kaadar kollar ve bacaklar farklılaşır ve bu zamanda yüz biçimlenmeye başlar ancak hala belirgin değildir. Boşaltım sistemi gelişir ve yüz yapısı belirsizdir. 8. hafta da gelişmekte olan organizmanın ağırlığı 0.1 gr, boy uzunluğu 2.5 cm’dir.

  • Fetal Dönem : Fetal dönem normal gebeliklerde döllenmeden sonra iki aylıktan doğuma kadar yaklaşık 7 ay devam eden doğum öncesi dönemidir. Bu dönem boyunca büyüme ve gelişme kendi seyrini sürdürür.

Kısaca Doğum Öncesi Dönemlere bir göz atalım : 

İlk 3 ay

edieval              edieval (1)

edieval (2)      1325758484192954_k.jpg

Orta 3 aylar

edieval (3)   edieval (4)
edieval (5)  15-haftalik-bebek1.jpg

Son 3 aylar

edieval (6)  edieval (7)
edieval (8)       hafta-hafta-gebelik-36.hafta_.jpg

24-0

Son olarak sizi bilgilendirdiğim konu hakkında video buldum. Yazdıklarımı okuduktan sonra bu videoyla kafanızda daha iyi oturacağına eminim. İzlemeden geçmeyin derim. 🙂

https://www.youtube.com/watch?v=0hLfR_HIGC8

 

Bugünlük de benden bu kadar 🙂 Bebeğin anne karnındaki gelişimlerini anlattım sizlere. Bebek sahibi olacak kişilere de yardımcı olabildiysem ne mutlu bana! 🙂

Herkese iyi günler dinlerim.

 

3

Gelişimin Tanımlanması

cocuk-gelisimi-1

Herkese merhaba 🙂

Bugün “Gelişim” konusunu ele alacağım. Biraz uzun bir konu gelişim ama ilerde daha açık ve net anlayabilmeniz için benim için önemli olan yerleri ele alacağım. Konumuz daha çok bilgi üzerine yani yoruma açık değil. İlerleyen zamanlarda daha çok deneyim ve yoruma dayalı konularımda olacak. Şimdiden teşekkür ederim. Bir de unutmadan tabii ki burada size vermiş olduğum bilgiler okuduğum kitaplarda bulunmaktadır.  Belki daha sonra size okuduğum kitaplar hakkında bilgi verip öneride bulunabilirim. 🙂 Evet artık “Gelişim” kavramını açıklamaya başlayabiliriz.

Benimde önceden beri karıştırdığım iki kavram “Büyüme” (Growth) ile “Gelişim” (Development) kelimeleri, gerçekte birbirinden farklı kavramlardır; biri diğerinin yerini alamaz.

“Büyüme”, bedende gerçekleşen sayısal yani nicel değişiklikleri içerirken (kilo artışı, boy uzaması gibi); “Gelişim” ise değişikliklerin niceliği yanında, niteliğini de içermektedir. Gelişme kavramı, düzenli, uyumlu ve sürekli bir ilerlemeyi dile getirmektedir. Gelişim ileriye dönüktür ve değişiklikler arasında belirgin bir ilişkiyi kapsar. Yani, gelişim sadece sayısal ölçümlerle açıklanamayan, birçok yapı ve işlevi bütünleştiren karmaşık bir olgudur. Gelişim sürecinde çok sayıda hassasiyet/kırılganlık ve dayanıklılık faktörleri rol alır. Gelişim alanlarının kendine özgü kritik dönemleri, kritik noktaları ve duyarlılıkları vardır. Gelişim kelimesi aynı zamanda değişimi ifade eden bir kişinin ya da bir özelliğin zamanla değişebileceğini hatırlatan, diğer bir deyişle zaman faktörünü de hesaba katan bir kelimedir.Gelişim olumlu yönde olabilirken, duraklama ve gerileme gibi olumsuz yönlerde de olabilir. Çocuktaki gelişim her alanda yaşanır. Çocuğun boyunun uzaması, kilo alması, baş çevresi gibi fiziksel gelişim parametrelerinin izlenmesi kadar, başını dik tutabilme, oturabilme, dil gelişimi, cinsel gelişimi, sosyal becerilerde ve öz-bakımdaki gelişimi de mutlaka izlenmelidir. Gelişimin önemi erken çocukluk döneminde daha fazla belirgileşir. Çünkü gelişim ve değişim hızı başka hiçbir yaşam döneminde olmayacağı kadar hızlıdır ve hayatın ilk yıllarında çok sayıda gelişimsel dönemden geçilir. Erken çocukluk döneminde yaşanan bir gelişme ya da gelişimsel bir gecikme, hayatın tümünü etkileyebilecek sonuçlar doğurabilir.

Büyüme ve Gelişim kavramlarını açıkladıktan sonra artık gelişimin temel ilkelerine geçebiliriz. Birkaç maddeyle gelişimin ilkelerini de bitirmiş olalım.

  1. Gelişim dinamik bir olgudur. Gelişim yaşam boyu sürer. Gelişim belli aşamalara bölünmüş ve her biri, önceki aşamaların birikimlerine dayalı olarak oluşan bir süreç içinde gerçekleşir.
  2. Gelişim, genetik ve çevresel değişkenlerin karşılıklı etkileşimlerinin türüdür. Örneğin, kalıtsal zeka potansiyelinin uygun eğitim yaşantılarıyla desteklenmemesi halinde, zekanın yeterince gelişmediği bilinmektedir.
  3. Gelişim, giderek artan bir özelleşme sürecidir. Gelişim genelden özele, bütünden parçaya doğrudur. Örneğin, çocuklar belli bir gelişim aşamasında, sadece ellerini bir bütün olarak kullanırken, ince kasların gelişimi ile parmaklarını kullanmaya başlamaktadır.
  4. Gelişim baştan ayağa doğrudur. Yani,  gelişim anne karnında başlar. Anne karnındaki fetüsün önce başı gelişir, sonra gelişim aşağılara iner ve omuzları, kolları, bacakları, ayakları gelişir.
  5. Gelişimde denge vardır.Örneğin, çocuğun zihinsel gelişimi dil gelişimini hem etkilemekte hemde ondan etkilenmektedir.
  6. Gelişim art arda görülen düzenli bir süreçtir. Gelişimin kritik dönemleri vardır. Normal seyrinden farklılık gösteren bu durum kritik dönemler olarak nitelendirilir. Bazı dönemlerde gelişim hızlı, bazı dönemlerde yavaş gelişim izlenir. Kritik dönemler, her gelişim özelliği için aynı zaman dilimine denk gelmek zorunda değildir. Örneğin, ilk yıl fiziksel gelişi çok hızlı bir ivme gösterirken; dil gelişimi, cinsel gelişim o kadar hızlı değildir. 0-2 yaş duygusal gelişim, 0-10 yaş dil gelişimi bakımından kritik yıllardır. Okul öncesi dönemde başlı başına kritik bir dönemdir.
  7. Gelişim belli bir sıra izler. Örneğin, idrar kasları olgunlaşmamış bir çocuğun, yaşı kaç olursa olsun altına kaçırma problemi, tuvalet eğitimini daha da erteleyecek ve çocuğun duygusal problemler yaşamasına neden olacaktır. Alt basamaktaki davranışlar öğrenilmeden üst basamağa geçilemez. Bu yüzden ailelerin, olgunlaşma önemini kavraması, çocuğun sağlıklı gelişimi için ön koşuldur.
  8. Gelişim geniş bir bireysel farklılıklar gösterir. Her çocuğun tuvalet eğitimi alma, diş çıkarma, konuşma ve emekleme zamanı farklıdır. Çocuğu aynı yaş grubundaki bir başka çocuğun yapabildiklerinden dolayı suçlamamak ve karşılaştırmamak gerekir. Bu tarz beklentiler yanlıştır ve gelişim sürecini olumsuz etkiler.

Gelişim ile ilgili önemli bulduğum noktaları sizinle paylaştım peki ya gelişimi etkileyen neler? Gelişimi belirleyen etkileyen faktörleri ele alalım şimdi de.

Gelişimi etkileyen etmenlerden ilk olarak kalıtımla başlayacağım. Kalıtım anne ve babadan bireye genetik yollarla geçen yetenek ve özelliklerin tümüne kalıtım denilmektedir. Kalıtım kişinin saç ya da göz rengi, boyu, zihinsel ve fiziksel yetenekleri, duygusal alanları ve fizyolojik yapısı gibi bir çok özelliği belirleyici temel faktördür.

Kalıtım eşey hücresi ile başlar. Annenin yumurta hücresi ile babanın sperm hücresinin eşey hücresi olarak birleşmesi sonucu zigot yani döllenmiş yumurta meydana gelmektedir. Yaşam bu zigot evresinde başlar. 23 kromozomdan oluşan eşey hücresinin sonuncu yani 23. hücresi cinsiyetle ilgilidir ve gonozom adını alır. Geride kalan diğer 22 kromozomun cinsiyetle alakası yoktur ve otonom adını alır.

Eşey hücrelerin birleşmesi sonucu ortaya 46 kromozom çıkar. Her bir kromozomda on binlerce gen bulunmaktadır. Bu genler de bireyin gelecekteki kalıtımsal özelliklerini programlar niteliktedir.

Annenin yumurta hücresinde kromozomlar daima X şeklindedir. Babanın sperm hücresindeki kromozomlar ise X ya da Y şeklindedir. Yumurta hücresine sperm hücresinden X kromozomu giderse XX olur ve çocuğun cinsiyeti kız olur. Sperm hücresinden yumurta hücresine Y kromozomu giderse XY olur ve çocuğun cinsiyeti erkek olur. Dolayısıyla cinsiyeti belirleyen baba yani sperm hücreleridir.

kalıtım başlığı alında önemli olan bir diğer başlık da genotip ve fenotip kavramlarını ele alacak olursak, genotip anne ve babadan kalıtım yoluyla çocuğa geçen temel yapıtaşıdır. Genotip çevreden bağımsız olarak bireydeki kalıtımsal özelliklerin tümünü ifade eder. Fenotip ise, genotip ve çevresel etkenlerin bir araya gelmesiyle oluşan kavramdır.

Fenotip , genotip özelliklerin gözlenebilir yansımasıdır ve kişiye özgü özellikleri barındırmaktadır.

Gelişimi etkileyen faktörler içinde yer alan kalıtım, organizmanın alt yapısını oluşturmaktadır. Bu bağlamda uzun boylu olan anne ve babadan, uzun boylu bir çocuk olması beklenir. Burada belirtilen boy da olabilir, zeka da olabilir, yetenek de olabilir.

Kalıtımsal özelliklerin bazıları baskın yani dominant, bazıları da çekinik yani resesif olabilmektedir. Baskın özellikler anne ya da babadan herhangi birine ait kalıtımsal özelliğin üste çıkması durumudur. Çekinik özelliğin gerçekleşmesi için de kalıtımsal özelliğin anne ve baba da benzer genler olması gereklidir.

Kahverengi göz, yüksek tansiyon => baskın özellik.

Sarı saç, mavi göz => çekinik özellik.

Testesteron olarak adlandırılan erkeklik hormonu ve östrojen olarak adlandırılan kadınlık hormonu hem erkek hem de kadınlarda bulunmaktadır. Fakat bunların oranları çok farklıdır. Şöyle ki, testesteron erkekler de yüksek kadınlarda düşük miktarda, östrojen ise kadınlar yüksek erkeklerde düşük miktarda görülmektedir. Bu hormonlar cinsiyet organlarının gelişimini ve ikincil cinsiyet karakterlerini belirlemektedir.

Gelişim, kalıtım ve çevresel faktörlerin etkileşimiyle gerçekleşmektedir. Kalıtım yoluyla getirilen gizil güçlerin ortaya çıkabilmesi ve gelişebilmesi için uygun çevresel olanaklar sağlanmalıdır.

İkinci olarak da gelişimi etkileyen faktörler içinde yer alan çevre, bireyin doğuştan getirdiği özelliklerin ortaya çıkmasına olanak sağlayan ya da sınırlandıran faktörleri içermektedir. Çevreyi 3 başlık altında inceleyebiliriz.

  • Doğum Öncesi Çevre: Annenin aldığı ilaç, alkol, radyasyona maruz kalma, akraba evliliği gibi etkenler, gelişimi etkileyen faktörler içindeki doğum öncesi çevresel değişkenlerdir.
  • Doğum Sırasında Çevre: Çocuğun oksijensiz kalması ya da doğum anında kordonun dolanması gibi çevresel değişkenlerdir.
  • Doğum Sonrası Çevre: Ailenin ekonomik durumu, sosyal durumu, çocuklarına davranış tarzları, ailenin dağılması, çocuğun geçirdiği hastalıklar, çocukların doğuş sırası gibi binlerce değişkenden oluşan doğum sonrası çevre, gelişimi etkileyen faktörler içinde yer alır.
Kalıtımsal etkiler çevreyle şekillenmektedir. Gelişimsel süreçte kalıtım kadar çevrenin de belirleyici olduğunu söyleyebiliriz. Dolayısıyla gelişimin gerçekleşmesi için kalıtım ve çevrenin bir arada olması günümüzde de kabul edilen bir olgudur.
 Son olarak ise gelişimi etkileyen faktörlerden biride zamandır.
  • Kritik Dönem: Belirli bir kazanımın sağlanabilmesi için çevre etkisinin en yoğun olduğu zaman dilimine kritik dönem denilmektedir. Birey bazı gelişim dönemlerinde belirli kazanımlar için yüksek duyarlığa sahiptir. Bu dönemlerde uygun çevre koşulları sağlanırsa kazanım daha çabuk yönde gerçekleşir. Eğer bu dönemde uygun çevre koşulları sağlanmazsa, ilerde kazanım gerçekleşse bile istenildiği kadar etkili olamaz. Bu zaman aralıklarının tümüne kritik dönem adı verilmektedir.
Kritik dönemler doğum öncesi dönemden itibaren başlamaktadır.
Gebeliğin ilk 3 ayı kritik dönemdir.
Gelişimi etkileyen faktörler içindeki kritik dönem zamanlama ile alakalıdır. Gelişimde zamanlama, herhangi bir uyarıcının organizmaya verilirken doğru zaman aralığında verilmesidir.
  • Tarihsel Zaman: Bireyin içinde yaşadığı zaman diliminde gerçekleşen önemli olayların, bireyin gelişim sürecindeki etkisidir. İnsanların davranışları ve ilgileri, savaş, teknoloji, moda, düşünce akımları gibi olgulara bağlı olarak değişebilir ve gelişebilir.
Gelişimi etkileyen faktörleri ele aldığımıza göre şimdi “Gelişim Alanları” ve “Gelişim Evreleri”ni maddeler halinde yazıp yarın ise tek tek hepsini ele alacağım.
Gelişim Alanları :
  1. Bedensel (Fiziksel) Gelişim,
  2. Bilişsel Gelişim,
  3. Motor Gelişim,
  4. Dil Gelişimi,
  5. Duygusal Gelişim,
  6. Sosyal Gelişim,
  7. Ahlak Gelişimi

Gelişim Evreleri

1- Prenatal Dönem (Doğum Öncesi Dönem)

  • Ovum evresi : Döllenme anından ikinci haftanın sonuna kadar
  • Ebriyo evresi : 3.haftadan 8. haftanın sonuna kadar
  • Fetus evresi : 3. aydan doğuma kadar olan dönem

2- Postnatal Dönem (Doğum Sonrası Dönem)

  • Yeni Doğan Bebek : 0 – 4 hafta
  • Bebeklik : 4 hafta – 2 yaş
  • İlk Çocukluk : 2 – 6 yaş
  • Son Çocukluk : 6-11 yaş (kızlarda); 6-13 yaş (erkeklerde)
  • Ergenlik : 11-20 yaş (kızlarda); 13-20 yaş (erkeklerde)

Bugünlük benden bu kadar güzel sabrınız için teşekkür ederim. 🙂

Yarın görüşmek üzereeee.. 🙂

 Yararlandığım kaynaklar:
Prof. Dr. Haluk Yavuzer – Çocuk Psikolojisi
Dr. Koray Karabekiroğlu – Bebeğin Ruhsal Gelişimi
Elif Koca – Çocuğunuzu Ne Kadar Tanıyorsunuz?

 

0

Başlangıç..

Herkese merhaba !

Hayatı hissetmemizi, algılamamızı ve fark etmemizi sağlayan; duygularımızın (hüzün, mutluluk, öfke vb.) düşüncelerimizin ( dini inançlarımız, fikirlerimiz vb.) ve davranışlarımızın oluştuğu yer olan beynimizin yaklaşık %90’ı ilk 5 yaş içerisinde şekilleniyor. Çocuklukta ve daha sonrada erişkinlik döneminde ruhsal yapı bebeklik döneminde gelişen beyin işlevinden köken almaktadır.

Yaşam risklerle doludur ve özellikle de ilk dakikalar, ilk günler, ilk aylarda bebeğin sağlığı çok hızlı değişebileceğinden her türlü koruyucu bakımın yapılmasına özen göstermek kaçınılmazdır. 

Hayatın ilk dakikaları ile birlikte, özellikle çocuk doktorlarına da önemli sorumluluklar düşer. Bebeğin solunumunun, kalp atışlarının, temel yaşamsal fonksiyonlarının nasıl olduğu, onun tüm yaşamını etkileme olasılığı olan sorunları da ortaya çıkarabilir. Odanın sıcaklığı, emzirmenin kalitesi, ortamın genel hijyeni, anne ile temas gibi değişkenler bebeğin temel sağlığını olduğu gibi ruh sağlığını da yakından ilgilendirir.

Bebeğin en önemli ihtiyaçları arasında çocuğun ihtiyaçlarını gözeten bir ilişki, güvenli ortam ve düzenli rutinler (uyku, yeme saatleri gibi), bebeğin bireysel özelliklerini dikkate alan bir yaklaşım, doğru ve tutarlı davranışlar gösterebilme gibi maddeler yer almaktadır. Bu yüzden çocuğa bakan kişinin sürekliliği olması gerekmektedir ki bebek de hem kendini güvende hisseder hemde bakıcı ile (burada bakıcı dediğim anne ya da anne çalışıyorsa büyükanne ya da evde çalışan bakıcılar) arasında güvenli bir bağlanma sağlanmış olur.

Genlerimiz tarafından belirlenen biyolojik yapımız ve anne karnına düştüğümüz ilk günden beri yaşadığımız hemen her türlü deneyim beynimizi, bedenimizi ve dolayısıyla da ruhumuzu şekillendiriyor ve yaşam boyunca da şekillendirmeye devam ediyor. Genlerimiz programlanmış bir dizi protein üretimi yoluyla, beynin anatomik yapılarını, işlevsel farklılaşmayı ve göç sürecini yöneterek temel yapıları oluşturuyor. Öte yandan deneyimlerimiz de bu temel yapı ile etkileşim ve zorunlu bir uyum çerçevesinde temel çalışma modellerinin gelişimini belirliyor ve ince ayarlar yaparak anatomik oluşumların, özellikle sinir hücreleri arasındaki bağlantıların kişiye özgü hale gelmesini sağlıyor.

17461923_xl